Çanakkale’de müsilajın yoğun olarak bulunduğu bölgeler için...

Çanakkale'de müsilajın yoğun olarak bulunduğu bölgeler için uyardı!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, son zamanlarda denizlerimizde sıkça görülen ve yoğunluğu her geçen gün giderek artan müsilaj problemi ve çözüm önerilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

15 Mayıs 2021 - 11:37 - Güncelleme: 18 Mayıs 2021 - 17:35

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, son zamanlarda denizlerimizde sıkça görülen ve yoğunluğu her geçen gün giderek artan müsilaj problemi ve çözüm önerilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Müsilajın insan sağlığını doğrudan etkileyecek bir etkisi olmadığını bildiklerini aktaran Büyükateş, “Fakat, ortamda sirkülasyon azaldığı için bakteriyel parçalanma yoğun olarak gerçekleşiyor. Bu da dolaylı olarak insan sağlığı üzerinde negatif etki yaratabilir. Bu dönemlerde müsilajın yoğun olarak bulunduğu bölgelerde denize girilmesini çok tavsiye etmiyoruz” dedi.

Müsilaj oluşumunun, biyolojik, kimyasal ve fiziksel şartlar uygun olduğunda çeşitli denizel organizmaların çoğalması sonucu ortaya çıkan doğal bir olay olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, “Belirli iklimsel ve tropik koşullar altında çeşitli denizel organizmaların ürettiği, organik maddenin düzensiz olarak birikmesi durumu. Genellikle fitoplanktonik organizmalardan diyatomların sayılarını arttırmasıyla oluşan bir durum. Bunlar su kolonunda askı halde kurdele şeklinde yapıların oluşmasını sağlıyor. Bu maddeler belirli bir bölgede biriktikten sonra yayılmaya başlıyor ve sonunda su yüzeyinin geniş bir kısmını da kaplayabiliyor. Denizel mikroskobik bitkiler olarak isimlendirdiğimiz Genellikle fitoplanktonik organizmalar, bunlarla beslenen zooplankton gurupları hayvansal organizmalar, çürümeyi sağlayan bakteriler ve çürümüş parçacıklar müsilajla birleşip bir nevi organik çorba oluşturuyor” dedi.

ASLINA BAKARSAK DOĞAL BİR SÜREÇ

Bunun yeni bir olay olmadığının altını çizen Büyükateş, şöyle devam etti; “1700’lü yıllardan beri Adriyatik Denizi’nde gördüğümüz bir olay. 1980’li yılların sonlarından itibaren, özellikle yaş aylarının başlangıcında biz bu olayı görüyoruz. Ülkemizde ise Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’nde 1994 yılından bu yana yoğun olarak karşılaştığımız bir durum. 2007-2008 döneminde de benzer bir süreci yaşamıştık. O dönemde de bu müsilaj olayının oldukça uzun süre devam ettiğini gözlemledik. Özellikle durgun hava şartlarında ve rüzgarın az olduğu durumlarda bu olayı yoğun olarak görüyoruz. Fitoplanktonik organizmalarda fotosentetik aktivite, deniz suyu sıcaklıklarının artması, güneş ışığının geliş açısının dikleşmesi ve günlerin uzun olması sebebiyle artıyor. Bu organizmaların yoğun olarak çoğalmasına sebep oluyor. Bu organizmalar çeşitli şekillerde strese girdiklerinde ya da sistemde yeterince besin elementi olmadığında çeşitli organik maddeler salgılıyorlar. Bunların birleşmesiyle de jelimsi, yapışkan oluşumlar meydana geliyor. Bu oluşumlar su kolonunda kurdele şeklinde yapılar. Yüzeyden dibe doğru bu oluşumlar devam ediyor. Çeşitli şekillerde akıntılar veya rüzgar vasıtasıyla yayılmış olarak biz bunları görüyoruz. Rüzgarın etkisi arttığında da yavaş yavaş bu olayın sonlandığını görüyoruz. Aslına bakarsak doğal bir süreç.”

BALIKLARIN ÜREME, BESLENME VE GÖÇLERİ ÜZERİNDE LUMSUZ ETKİLER ORTAYA ÇIKIYOR

Müsilaj olayının sadece ekolojik etkilerinin olmadığını aktaran Prof. Dr. Büyükateş, “Ekonomik ve sosyal negatif etkileri de söz konusu maalesef. Şu anda yasak dönemindeyiz, aktif avcılık yapılmıyor. Ancak, aktif olarak balık avcılığının yapıldığı dönemlerde, balıkçıların ağlarının gözlerini kapattığını gözlemliyoruz. Teknelerin pompalarını, filtrelerini kapattığını ve bunlara zarar verdiğini gözlemliyoruz. Denizel sistemde sahte bir dip yapısı oluşturuyor. Balıkların üreme, beslenme ve göçleri üzerinde de olumsuz etkiler ortaya çıkıyor. Deniz dibini kaplıyor, böylece deniz çayırlarının üzerini örtüyor. Balıkların yuvalarını, yumurtalarının üzerini örtebiliyor. Dolayısıyla oksijen alışverişinde de sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Askıda katı madde yükü fazla olduğu için ışık geçirgenliğini denizel sistem negatif olarak etkiliyor. Bu da fotosentez mekanizması üzerine maalesef olumsuz etki oluşturuyor. Su sıcaklıkları fazla olduğunda bakteriyel bir parçalanma söz konusu. Bu sırada oksijen kullanılıyor. Parçalandıkça bir kokuşma meydana geliyor. Estetik açıdan da görüntü açısından da sorunlar ortaya çıkıyor. Su sıcaklıklarının artması, özellikle rüzgarların şiddetini arttırması ve sistemin durgunluğunun azalmasıyla ortadan kalkmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı. 

DENİZE GİRİLMESİNİ ÇOK TAVSİYE ETMİYORUZ

ÇOMÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, müsilajın potansiyel, ekolojik, ekonomik e sosyal etkilerini en aza indirebilmek için önerilerde bulunarak, “Öncelikle evsel, endüstriyel kanalizasyon atıkları ve sintine suları gibi denizi kirletici etmenlerin müsilajın olduğu dönemlerde, süreklilik söz konusu olmalı ama özellikle müsilajın ortamda yoğun olduğu dönemlerde deşarjının azaltılması gerekiyor.  Çünkü bu ortamın taşıma kapasitesini de azaltıyor. Dolayısıyla bu tür faaliyetlerden kaçınmak bu dönemde oldukça önemli. Müsilajın insan sağlığını doğrudan etkileyecek bir etkisi olmadığını biliyoruz. Fakat, ortamda sirkülasyon azaldığı için bakteriyel parçalanma yoğun olarak gerçekleşiyor. Bu da dolaylı olarak insan sağlığı üzerinde negatif etki yaratabilir. Bu dönemlerde müsilajın yoğun olarak bulunduğu bölgelerde denize girilmesini çok tavsiye etmiyoruz” dedi.

BALIKÇILIK FAALİYETLERİ DEVAM EDİYORSA SINIRLANDIRMA GETİRİLMESİ ÖNEMLİ

Büyükateş açıklamalarını şöyle sürdürdü; “Balıkçılık faaliyetlerinin yapıldığı dönemde balık ağlarına tekne pompalarına zararı var. Bu zararları en aza indirmek için, müsilajın ortamda bulunduğu dönemde balıkçılık faaliyetlerini en az düzeyde gerçekleştirmek, ortaya çıkacak masrafları da en aza indirmek için önemli. Böylece yakıt, zaman ve işgücünden de tasarruf sağlanmış olabilir. Müsilajın oluştuğu dönemlerde su kolonunun çeşitli derinliklerinde sahte dip yapısı oluştuğunu ifade etmiştim. Bu da balık göçlerini, beslenmelerini ve üremelerini olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle bu dönemlerde eğer balıkçılık faaliyetleri devam ediyorsa bunlara bir sınırlandırma getirilmesi önemli. Bu hem popülasyonun devamı için hem de balıkçılar için önemli bir durum. Müsilaj oluşumunun ortamda bulunma süresi meteorolojik şartlar ve akıntının hızına da bir nevi bağlı. Dolayısıyla bu konuda bilgi sahibi olunması alınacak olan önlemlerin zamanı konusunda bize yardımcı olabilir. Özellikle üniversite ve meteoroloji işbirliği kapsamında projeleri önemsiyoruz. Müsilaj oluşumunun çevreye verdiği etki ve değişimlerin belirlenmesi amacıyla da özellikle bu oluşumun gerçekleştiği bölgelerde ve dönemlerde ekolojik parametrelerin devamlı bir şekilde izlenmesini de tavsiye ediyoruz.”

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Çanakkale turizminin her açıdan geliştirilmesi konuşuldu
Çanakkale turizminin her açıdan geliştirilmesi konuşuldu
ÇOMÜ Stratejik Plan Lansmanı Gerçekleşti
ÇOMÜ Stratejik Plan Lansmanı Gerçekleşti