İşçi bayramı ‘sosyal mesafeli’ kutlandı

İşçi bayramı ‘sosyal mesafeli’ kutlandı

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Cumhuriyet Meydanı’nda sosyal medya mesafeli basın açıklaması düzenlendi. Törende, Disk Genel-İş Sendikası Çanakkale Şube Başkanı Metin Ceylan ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası (SES) Çanakkale Şube Eş Başkanı Canan Coşan işçi hakları üzerine konuşma gerçekleştirdi.

01 Mayıs 2020 - 18:42

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Cumhuriyet Meydanı’nda sosyal medya mesafeli basın açıklaması düzenlendi. Törende, Disk Genel-İş Sendikası Çanakkale Şube Başkanı Metin Ceylan ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası (SES) Çanakkale Şube Eş Başkanı Canan Coşan işçi hakları üzerine konuşma gerçekleştirdi.

Koronavirüs tedbirleri kapsamında bu sene iptal olan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları, basın açıklaması ile sınırlı kaldı. Sosyal mesafeye dikkat edilerek yapılan programda polis ekipleri güvenlik önlemleri aldı. Gelen katılımcılara maskelerin dağıtılmasının ardından program sloganların atılması ile başladı. Saygı duruşunun ardından Disk Genel-İş Sendikası Çanakkale Şube Başkanı Metin Ceylan, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün önemine değinen konuşma yaptı.

Ceylan, “İşçi sınıfı mücadelesinde yitirdiğimiz bütün sınıf kardeşlerimizi, direnişlerde ve mücadelede yitirdiğimiz tüm yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz.  İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, 19. yüzyılda uzun çalışma saatlerinin kısaltılması için verilen mücadelenin sonucunda ortaya çıktı. O günlerde 1 Mayıs ‘8 saat çalışmak, 8 saat dinlenmek ve 8 saat canımızın istediğini yapmak’ olarak ifade ediliyordu. İşte o günden bugüne 1 Mayıs Dünya işçilerinin birlik, mücadele ve dayanışmasının adı oldu. Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve hızla bütün dünyaya yayılan Covid-19 nedeniyle yüz binlerce insana virüs bulaştı, on binlerce insan yaşamını yitirdi. Covid-19 ile mücadeleyi canları pahasına yürüten sağlık çalışanları ve kamu hizmetlerini sürdürenler başta olmak üzere yaşamını kaybedenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Covid-19 küresel salgını ile birlikte daha açık görüldü ki; kapitalizmin kar odaklı politikaları, artan eşitsizlikler, özelleştirilen kamu hizmetleri, ticarileştirilen sağlık ve eğitim tüm dünyada halkın sağlık durumunu ve kamu hizmetlerini olumsuz bir şekilde etkiledi ve bu politikalar insan ve çevre sağlığı açısından ciddi bir risk oluşturdu. Devletin yüklenmesi gereken kamusal sorumlulukların pazar mekanizmalarına bırakılması ve alınıp satılan bir mal haline gelmesi sonucunda ülkelerin sosyal güvenlik ve sağlık sistemleri çöktü. Kapitalizmin kaleleri sallandı on milyonlarca işçi işsiz kaldı” dedi.

“ZORUNLU İŞLERDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİ YETERİNCE ALINMIYOR”

“Eşitsizlik üzerine kurulu kapitalist sistem içinde yaşanan krizler de sınıfsal eşitsizliği derinleştiriyor. Yaşanan her krizde olduğu gibi bu salgında da gücü ve parayı elinde bulunduranlar değil emek gücünü satmak zorunda olanlar, işçiler, köylüler, güvencesizler, Türkiye’de Covid-19’un ilk teşhis edilmesiyle birlikte bir dizi önlemler alındı, ancak çalışma hayatına yönelik yeterli önlemler alınmadı” diyen Ceylan, “Covid-19 ile mücadelenin en etkin yolunun evde kalmak ve teması kesmek olduğu ortadayken, aklın ve bilimin gösterdiği bu yol tam anlamıyla uygulanmıyor. Alınan karantina ve izolasyon önlemlerinden çalışanlar muaf tutuluyor. Milyonlarca işçi işe gitmek zorunda bırakılıyor. Bu nedenle Covid-19 ile mücadelede açık bir sınıfsal ayrımcılık yaşanıyor. Salgın koşullarında zorunlu olmayan işlerde işçiler ölümüne çalıştırılıyor ya da işlerine son verilip açlığa ve ölüme mahkûm ediliyor. Zorunlu işlerde işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri yeterince alınmıyor. Belediye işçileri ve aileleri salgına karşı yeterince korunmuyor. Tüm uyarılara ve feryatlara karşın özellikle inşaat, tersane, maden gibi sektörlerde işlere ara verilmiyor ve binlerce işçinin hayatı risk altına sokuluyor. Sonuç, işçiler arasında Covid-19 pozitif oranı ülke ortalamasının üç katı. Kapanan işyerleri ya da işçi sayısının azaltılarak işlerin devam ettirilmesi nedeniyle işsizlik büyüyor ve hükümetin almadığı önlemler işçiler için bir felaket haline dönüşüyor. Ücretsiz izin dayatması getirilerek işçi günlük 39 TL’ye mahkûm ediliyor. Üstelik 3 aylık ücretsiz izin süreci sonunda işveren işçiyi işten çıkarabilecek. Bugünlerde emekçilerin önemi daha iyi anlaşılıyor. Çünkü emekçiler olmadığında yaşamın durduğunu yaşayarak görüyoruz. Kamu hizmetleri de yaşamın devam etmesi için vaz geçilmezdir. Ancak salgın hastalık, çalışmak zorunda kalan diğer işçilerle birlikte kamu hizmeti yerine getiren üyelerimizin sağlığını ve can güvenliğini de tehdit ediyor. Bu nedenle kamu hizmetlerinde çalışanların sağlığına özellikle önem verilmesi gerekmektedir.  Çünkü kamu hizmeti verenlerin sağlığı bozulursa salgınla baş edilemez. Kamu hizmetlerinin bu önemi ortadayken hala belediye işçileri arasında ayrım yapılmaktadır” ifadelerini kullandı.

“KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNE BAŞVURU YAPMAK YERİNE BU GENELGEYE UYULMALIDIR”

Ceylan, konuşmasının devamında, “Eşitsiz ve adaletsiz bir şekilde kamuya geçişleri sağlanan işçilerin özgür toplu sözleşme hakları hala askıdadır. Belediye şirket işçilerine hak ettikleri kadro hala verilmemektedir. Bu ayrımcılığı son olarak salgın koşullarında uzaktan ve dönüşümlü çalışmayı getiren yeni çalışma düzenine ilişkin 22 Mart’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’nde de gördük. Diyoruz ki; belediye şirket işçileri kadrolu işçilerle aynı hizmetleri yaparlar, ücretlerinin kaynağı belediye bütçesidir ve kesinlikle ayrım yapılamaz. Kriz dönemlerinde kamu sektörü işsizliğin artmasını önlemek için istihdamın korunması ve hatta yeni istihdam yaratmaya yönelik politikalar izler. Kamusal hizmetler özellikleri gereği kriz dönemlerinde de durmaz, hatta artar ve çeşitlenir.  Özel sektör işyerleri kısa çalışmaya başvuruyor, anlaşılır. Peki kamu kaynağı kullanan, ürettiği hizmetler için kar-zarar hesabı yapmaması gereken ve kamu maliyesi kuralları içinde olan belediye şirketleri neden kısa çalışmaya başvuruyor?  Belediye çalışanlarının ücretleri belediye bütçesinden karşılanmaktadır. Belediye bütçesinin gelir kısmı büyük ölçüde İller Bankası aracılığıyla ödenen vergi paylarından oluşmaktadır. Salgın döneminde bu paydan kesinti yapılmayacağı da ilan edilmiştir. Bu yüzden kısa çalışma uygulamasının var oluş amacı olan ciddi mali dar boğaz nedeniyle işçi çıkarmanın önlenmesi gerekçesi belediyelerde söz konusu edilemez. 22 Mart’ta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle kamuda çalışma düzeni belirlenmiştir. Kısa çalışma ödeneğine başvuru yapmak yerine bu genelgeye uyulmalıdır” dedi.

“UMUTLARIMIZLA, BİLİNCİMİZLE VE DAYANIŞMAMIZLA BİR ARADAYIZ”

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçiler Sendikası (SES) Çanakkale Şube Eş Başkanı Canan Coşan da konuşma yaparak, “Bizler bu ülkenin işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri. Bizler bu dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini, alın terimizle, aklımızla, bilgimizle, kısacası emeğimizle üretenler. 2020 1 Mayısı’nda her yıl olduğu gibi umutlarımızla, bilincimizle ve dayanışmamızla bir aradayız. On yıllardır dünya halklarına sınırsız bir emek ve doğa sömürüsü, savaşlar, ekonomik krizler, artan eşitsizlikler, yoksulluk, işsizlik dışında hiçbir şey sunamayan bu düzen küresel salgın ile beraber büyük bir uygarlık krizi yaşıyor. Kapitalist sistem insanlığın, doğanın ve yaşamın üzerine çöküyor, bu düzenin çarkları bizleri, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenleri insanca yaşatmak için kurulmamış. Salgın koşullarında bile zorunlu olmayan işlerde, fabrikalarda, atölyelerde, kamu kurum ve kuruluşlarında, şantiyelerde çalışmamızı dayatan; zorunlu işlerde gerekli önlemleri almadan bizleri çalıştıran bu düzen, bizi üretimdeki herhangi bir araç gereçten farksız basit bir meta olarak görüyor. Artık daha net görüyoruz ki, insani ihtiyaçlarımız için üretmiyoruz, insanca yaşamak için üretmiyoruz, toplumun geniş kesimlerine daha iyi bir yaşam kurmak için üretmiyoruz. Sadece ve sadece sermayenin bu akıldışı düzeninin çarkları dönsün diye üretiyoruz” diye konuştu.

“MÜCADELEMİZİ EMEK VE BİLİMLE KURACAĞIMIZ BÖYLESİ BİR TOPLUMSAL DÜZEN İÇİN GÜÇLENDİRECEĞİZ”

“İşte 2020 1 Mayıs'ı bu gerçekliğin en çıplak haliyle görüldüğü ve bunun karşısında işçi sınıfının başka bir dünya, yeni bir toplumsal düzen iradesinin dünya çapında haykırıldığı bir kırılma anı olarak tarihe geçecek. Biz yeni bir toplumsal düzen istiyoruz” diyen Coşan, “Eğer bugün biz emekçilerin egemen olduğu bir düzen olsa idi salgına karşı toplumun sağlığını, işini ve geçimini koruyacak gerçek bir mücadele verirdik. Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde salgın süresince çalışma acilen durdurulurdu. Çünkü yaşamaktan, insandan daha önemli hiçbir şey olmazdı. Salgın süresince herkesin işi ve geçimi devletin güvencesinde olurdu. İnsanlar yaşam savaşı verirken elektrik, su, doğalgaz faturalarından KDV, kredilerden faiz toplamak asla akla gelmeyeceği gibi, temel ihtiyaçlar salgın riski boyunca devlet tarafından karşılanırdı. Tümüyle kamu kontrolündeki sağlık kuruluşları, yurttaşların tamamına, istisnasız ve ön koşulsuz bütünüyle parasız sağlık hizmeti sunardı.  Salgına karşı önlemler üç beş patron örgütü ile değil, işçilerle, kamu emekçileriyle, hekimlerle, mühendislerle, akademisyenlerle beraber belirlenirdi. Ölçü patronların karları değil aklın ve bilimin ışığında toplumun korunması olurdu.  Başta hekimler, sağlık ve belediye çalışanları olmak üzere tüm zorunlu işlerde çalışanlar haftalarca koruyucu ekipman beklemez, insanlarımızın ölümü ve hastalanması engellenirdi. Tüm kadınlara iş ve gelir güvencesi sağlanır, evde kalınan dönemlerde ev içi şiddetin önlenmesi için devlet etkin önlemler alırdı. Tek kişinin dediği ferman olmaz, muhtarından belediyesine tüm kamu kurumları ile işbirliği içinde bir mücadele yürütülür, maskesinden ekmeğine tüm ihtiyaçlar beraber karşılanır, siyasi rekabet değil halkın sağlığı öncelikli olurdu. Bu anlatılan hayal değil. İnsanlık tarihi boyunca egemenler, toplumun çoğunluğunun çıkarına bir düzenin mümkün olmadığını anlattılar ve yalan söylediler. Bugün görüyoruz ki, asıl mümkün olmayan, asıl akıldışı olan bu düzendir. Toplumları hastalığa, dünyayı ekolojik krizlere, üretenleri açlığa, işsizliğe, güvencesizliğe mahkum eden bu düzen Türkiye ve dünya halklarının sırtında bir yüktür. Bu düzenin çarkları bizim emeğimizle, aklımızla, bilgimizle dönüyor, öyle ise biz bu düzeni emekten, demokrasiden, barıştan yana değiştirebiliriz. Biz emekçiler sermaye değil halk egemenliğini esas alan, sömürüye karşı emeğin haklarını koruyan, toplumsal zenginliğe el koyan yüzde 1’in değil toplumun yararını esas alan yeni bir toplumsal düzeni kurmak için seferber olacağız. İnsan onuruna yaraşır bir iş ve ücret, kamusal sosyal güvenlik ve sendikal hakların eksiksiz güvence altına alındığı yeni bir toplumsal düzen kuracağız. Demokrasinin ve ifade özgürlüğünün tahrip edilmediği yeni bir toplumsal düzen kuracağız. Her türlü ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe ve ötekileştirmeye karşı eşit yurttaşlığın, yurtta, bölgede ve dünyada barışın benimsendiği yeni bir toplumsal düzen kuracağız. 2020 1 Mayıs'ında tarihin bu kırılma anında ilan ediyoruz: Birliğimizi, mücadelemizi ve dayanışmamızı böylesi bir toplumsal düzeni kurmak için güçlendireceğiz. Yeni bir toplumsal düzeni emek ile bilim ile kuracağız! İnsan onuruna yaraşır iş, ücret, sosyal güvenlik ve sendikal hakların eksiksiz güvence altına alındığı, Demokrasi ve ifade özgürlüğünün tahrip edilmediği, Her türlü ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe ve ötekileştirmeye karşı eşit yurttaşlığın, yurtta, bölgede ve dünyada barışın benimsendiği yeni bir toplumsal düzen kuracağız. 2020 1 Mayıs'ında, tarihin bu kırılma anında ilan ediyoruz: Birliğimizi, mücadelemizi ve dayanışmamızı, emek ve bilimle kuracağımız böylesi bir toplumsal düzen için güçlendireceğiz” ifadelerini kullandı.

“YAŞAMAKTAN, İNSANDAN DAHA ÖNEMLİ HİÇBİR ŞEY OLMAZDI”

Coşan, açıklamasının devamında şunları belirtti: “DİSK-KESK-TMMOB-TTB salgın süresince temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi dışında tüm çalışmalar acilen durdurulurdu. Yaşamaktan, insandan daha önemli hiçbir şey olmazdı. Herkesin işi ve geçimi devletin güvencesinde olurdu. Yaşam savaşı verilirken elektrik, su, doğalgaz faturalarından KDV, kredilerden faiz toplamak asla akla gelmeyeceği gibi, temel ihtiyaçlar devlet tarafından karşılanırdı. Kamu ve özel tüm sağlık kuruluşları, yurttaşların tamamına parasız sağlık hizmeti sunardı. Önlemler üç beş patron örgütüyle değil, işçilerle, emekçilerle, hekimlerle, mühendislerle, akademisyenlerle birlikte belirlenir; patronların karları değil aklın ve bilimin ışığında toplumun korunması esas alınırdı. Hekimler, sağlık ve belediye çalışanları, haftalarca koruyucu ekipman beklemez, insanlarımızın ölümü ve hastalanması engellenirdi. Kadınlara iş ve gelir güvencesi sağlanır, ev içi şiddetin önlenmesi için etkin önlemler alınırdı. Tek kişinin dediği ferman olmaz, tüm kamu kurumlan işbirliği içinde bir mücadele yürütür, maskesinden ekmeğine tüm ihtiyaçlar karşılanır, siyasi rekabet değil halkın sağlığı öncelikli olurdu. İnsanlık tarihi boyunca egemenler, tüm toplumun çıkarına bir düzenin mümkün olmadığı yalanını attılar. Asıl mümkün olmayan, asıl akıldışı olan bu düzendir. Toplumları hastalığa, dünyayı ekolojik krizlere, üretenleri açlığa, işsizliğe, güvencesizliğe mahkûm eden bu düzen, halkların sırtında bir yüktür. Emeğimizi, aklımızı, bilgimizi sömürerek var olan bu düzeni, emekten, demokrasiden, barıştan yana değiştirebiliriz. Biz emekçiler, sermaye değil halk egemenliğini esas alan, sömürüye karşı emeğin haklarını koruyan, toplumsal zenginliğe el koyan yüzde 1’in değil toplum yararını esas alan bir toplumsal düzen kurmak için seferberiz.”

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
ÇOMÜ Stratejik Plan Lansmanı Gerçekleşti
ÇOMÜ Stratejik Plan Lansmanı Gerçekleşti
ÇOMÜ 2023 En’leri Kalite Ödülleri Verildi
ÇOMÜ 2023 En’leri Kalite Ödülleri Verildi