“Yine de gevşememek lazım”

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji bölümünden Doç. Dr. Alper Şener, normalleşme sürecine başlandığı süreci değerlendirerek, salgının başladığı tarihten en başından bugüne merak edilen konuları anlattı. Şener, “Çanakkale üzerinde Türkiye’deki pik oranını çok daha erken yakaladık. Bu da vatandaşlarımızın duyarlı olduğunu gösteriyor. Yine de gevşememek lazım” dedi.


“Yine de gevşememek lazım”

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji bölümünden Doç. Dr. Alper Şener, normalleşme sürecine başlandığı süreci değerlendirerek, salgının başladığı tarihten en başından bugüne merak edilen konuları anlattı. Şener, “Çanakkale üzerinde Türkiye’deki pik oranını çok daha erken yakaladık. Bu da vatandaşlarımızın duyarlı olduğunu gösteriyor. Yine de gevşememek lazım” dedi.

Dünyayı etkileyen Koronavirüs salgınının Türkiye’deki sürecinde açıklanan vaka, ölüm değerlerinin yavaş yavaş düşmesi sonrasında normalleşme çalışmaları da başladı. Fakat hala ciddiyetini ve etkisini koruyan Koronavirüs ile ilgili ilk günden bu yana Çanakkale özelinde yapılan çalışmaları anlatan Doç. Dr. Alper Şener, öncelikle genel bir değerlendirmede bulunarak, “Salgının başından beri grafiklerin aşağı doğru inmiş olmuş bizim için güzel parametreler. İyileşen hasta sayısının artması çok güzel. Ama günlük vaka sayısında oynamalar olumsuz yönde değerlendirilmemenin yanında çok olumlu yönde de değerlendirmemek lazım çünkü salgının başından beri aynı şeyi söylüyoruz. 3 ila 7 günlük dalgalanmalar önemli bir de ikişer haftalık dilimler önemli bu tip hastalıklarda. Çanakkale’ye bakacak olursak, Türkiye ile paralel seyrettik. Bizim için 23 Mart’tan itibaren başladı Çanakkale özelinde. 23 Mart’tan itibaren Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tıp Fakültesi Hastanesi, pandemi hastanesi olması ile birlikte vakaları kabul etmeye başladık. Başladığımız zamandan itibaren olgu sayısında çok ciddi bir artış oldu. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Nisan’ın ikinci haftası gibi pik değerleri gördük, daha sonrasında azalmaya başladı ama açıkçası rakamları deklare etmek yerine şu anda rahat olmamız gereken bir durum yok, onu söyleyebilirim. Takip eden bir hafta içerisinde hiç pozitif hastamız olmazsa ancak o zaman diyebiliriz ki Çanakkale için rahatız” ifadelerini kullandı.

“COVİD 19 DIŞINDA BİR HASTA GRUBU BİZİM HASTANEMİZDE YATMIYOR”

Şener, “Hastaları iki gruba ayırıyoruz; Çanakkale yerelinden ve ilçeden gelen hastalar ve onun dışında Çanakkale’ye tedavi için ya da takip için gelen hasta grubu. Yani bizim hastanemizde yatma maksadıyla değil, başka yerlerde, yurtlarda karantinaya alınmış ya da diğer illerde teknik kapasitenin yetersiz olması nedeniyle Çanakkale’ye gönderilen hastalar ve karantina hasta grubu. Bu hastalardan pozitif hastalar var. Covid 19 tanısı ya da şüphesi olmayan hasta grubunu pandemi hastanesinde yatırmıyoruz. Tanısal süreçlerde iki farklı şey işliyor; bir tanesi boğazdan alınan ya da alt solunum sisteminden alınan örneklerde pozitiflik ya da tomografi pozitifliği gösterilen hastaları yatırarak takip ve tedavi ediyoruz. Covid 19 dışında bir hasta grubu bizim hastanemizde yatmıyor şu anda” dedi. Yapılan testlerle ilgili bilgi veren Şener, “Salgının başında iki buçuk haftalık süreçte Sağlık Bakanlığı hemen hemen tüm boğaz testlerini Ankara’da istiyordu, oraya gönderiyorduk. Kısa bir süre testler Balıkesir’e gitti. Daha sonrasında bizim altyapımız vardı, onun üzerinde kendi hastanemizde laboratuvarımızı kurduk. Eksik malzemeleri valilik kanalı ile temin edildi. 3-4 haftalık periyotta halihazırda hastanede yapılıyor testler, aynı gün sonuç veriyor testler” diye anlattı.

“HALK SAĞLIĞI EKİPLERİNİN ÇALIŞMALARI ÇOK ÖNEMLİ”

Şener, Halk Sağlığı ekiplerinin yapmış oldukları çalışmaları da değerlendirerek, “Gelibolu huzurevi olayı yaşadık, salgının yaygınlaşmasını engellemiş oldular. Huzurevinden hastalar bize gelmeden önce aslında halk sağlığı birimi iz sürerek, filyasyonun Türkçe karşılığı iz sürmektir, geriye dönüp iz sürerek orada olgular olabileceğini tespit ettiler. Onunla birlikte Çanakkale’deki tüm huzurevlerinde tarama yaptık. Sadece Gelibolu için değil, ildeki huzurevlerindeki tüm sakinleri, çalışanları belirti olsun veya olmasın taramış olduk ve onlar içinde pozitif çıkanlar oldu. Çünkü huzurevi sakinlerinin şöyle bir problemi oluyor; dertlerini anlatamıyorlar. Ateşi varsa bile birçok ilaç kullandıkları için bu ateşi baskılayabiliyor. Ağrısı varsa anlatamıyor çünkü demans süreci söz konusu olabiliyor. Bu gerçekten büyük bir başarı çünkü biz bu hastalarda tanıda gecikseydik, tedavide de gecikirdik. Tanı erken konulduğu için bu hastalarda ölüm oranı çok düşük oldu. Kaybettiğimiz hasta sayısı bir veya iki tanedir. Bu başarı aynı zamanda erken tanı ve sahanın iyi gözlemlenmesi ile ortaya çıktı, bu da Halk Sağlığı ekiplerinin başarısıdır” şeklinde konuştu.

“DEVLET HASTANESİNİN DE ÇOK DESTEĞİ OLDU”

“Enfeksiyon hastalıklarından ve göğüs hastalıklarından uzman arkadaşlarımız hastanemize desteğe geldiler. Özellikle enfeksiyon hastalıklar branşından arkadaşlarımız çok aktif bir şekilde görev alıyorlar” diyen Şener, “Covid polikliniği denebilir isim vermek gerekirse. Sabah 9 akşam 9 arasında bu hizmetleri sürdürüyorlar. Hafta sonu ise sabah 9 akşam 5 arası bu hizmeti veriyorlar. Bu bizim için büyük bir destek çünkü önemli. Yoğun olarak enfeksiyon branşı üzerinden dönüyor bu hastalık. Hasta profili anlamında baktığınızda ciddi bir hasta grubu hastaneye gelmedi kronik hasta grubu itibariyle. Normalleşme süreci hasta bakımından çok önemli çünkü hastanenin ciddi anlamda şu anda yüzde 10 kapasite ile çalışıyoruz diyebiliriz uzmanlık branşı olarak baktığımızda. Hastanemiz 33 farklı farklı branşta hem poliklinik hem sağlık hizmeti üretiyor. Biz şu anda 4 branşta sağlık hizmeti üretiyoruz. Bu 4 branşın dışındaki sağlık hizmetin yükü de devlet hastanesine bindi. Bu da bir görev paylaşımı. Devlet hastanesinin de çok desteği oldu. Hastalarımızın sağlık ihtiyacının tamamına yakını devlet hastanesi sağladı” ifadelerini kullandı. 

“SAĞLIK OKURYAZARLIĞI GELİŞTİ”

Toplumsal anlamda sağlık okuryazarlığının bilincine varılmasının bu sürecin iyi tarafı olarak değerlendiren Şener, “Sağlık profesörleri olarak bu konuları kendi aramızda konuşmaya alışkınız. Ama bunu medya aracılığı ile vatandaşa ulaştı. Eğer bu salgın olmasaydı sağlık programları prime time’da yayınlanmazdı. Amerika’daki Mehmet Öz gibi bir sağlık ikonu yok Türkiye’de. Sadece beslenme, diyet üzerine konular var. Bu salgın sayesinde Halk Sağlığı uzmanları, enfeksiyon hastalıkları uzmanları, anestezi uzmanları medya ikonu haline geldi. Bu da sağlık okuryazarlığını geliştirdi. Bugün Türkiye’de günün hangi saati hangi kanalı açarsanız açın enfeksiyon hastalıkları ile ilgili bir şey konuşuluyor. Bu bir nevi iyi bir şey. Salgın bittikten sonra normalleşmede, halkın sağlığa ilgisi artmış demektir. Bu da sağlıklı yaşamı getirecektir. Nedir sağlıklı yaşam? Kiloya dikkat etmek, tansiyon takiplerini yapmak, kronik hastalıkların takibi gibi bir bilinçlenme olacağını düşünüyorum” şeklinde anlattı.

“ÜNİVERSİTE BURADA OLMASAYDI ÇANAKKALE BU İŞİ ÇOK İYİ YÜRÜTEMEZDİ”

Şener, ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi ile ilgili de bilgi vererek, “Ben 2006 yılında geldim buraya. 2006 yılından bu yana yaşadığımız süreç içerisinde benim hep hissettiğim bir şey vardı; ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi hep bir üvey evlat gibi görüldü, benim görebildiğim kadarıyla çünkü Çanakkale’de bir tıp fakültesine gerek yok gibi söylemler oldu. Bunlar çok da doğru söylemler değil. Bu süreçte Çanakkale ölçeğinde bir ile neden bir tıp fakültesine gerek olduğu ve neden bir tıp fakültesinin içerisinde tam teşekküllü bir hastane olduğunu Çanakkaleliler birebir gördü bunu. Bu inkar edilemez. Ben hiçbir şekilde böbürlenmek anlamında söylemiyorum, aslında Covid salgınını üniversite burada olmasaydı Çanakkale bu işi çok iyi yürütemezdi. Çünkü bu tip salgınlarda bilimsel altyapının, düzeneğin iyi olması gerekir, iyi yönetilmesi gerekir. Tıp fakültesi olmasaydı burada bir Halk Sağlığı Anabilim Dalı olmayacaktı. Halk Sağlığı Anabilim Dalı olmasaydı Gelibolu’daki büyüklerimizi erken dönemde yakalayamayacaktık. O yüzden bana sorarsanız, üniversite hastanesi şu anda Çanakkale’ye kendini ispatlamış durumda. Bu saatten sonra kimse ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin yetkinliğini sorgulamaması gerekiyor. Bu salgın sürecinde göğsümü siper ederek bir hastalıkla baş ediyoruz. Ama bu hastalığın bir de ölüm riski var. Bizim şu anda hiçbir sağlık personelimizin enfekte olmaması veya ölmemesi bu salgın yönetiminin ne kadar başarılı olduğunun göstergesidir. Tüm Türkiye’de sağlık personelleri enfekte oldular, yoğun bakıma yattılar, bir kısmı da ölüm ile sonuçlandı. Bu karşılaştığımız hastalık çocuk oyuncağı değil. Bu ölüm riskini göğüsleyen neresi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Araştırma Hastanesi. Bu fedakarlığın Çanakkale halkının kıymetini bileceğini düşünüyorum ” ifadelerini kullandı.

“ÇANAKKALE’YE GİRMEDEN ÖNCE ŞUBAT AYINDA HAZIRLIKLARA BAŞLADIK”

“Sağlık Müdürlüğünün, valiliğimizin ve rektörlüğümüzün koordinatörlüğünde yürütüldü bu çalışmalar. Çalışmalara Şubat ayında başladık. Bu medyaya çok yansımadı ama 23 Şubat’ta yardımcı sağlık personelimizin eğitimi ile başladık” diyen Şener, “Biz salgın Çanakkale’ye girmeden önce Şubat ayında hazırlıklara başladık. Mart ayında da ilk olguların görülmesi ile hastane başhekimliğimizin ve rektörlüğümüzün koordinatörlüğünde üniversitede Covid 19 komisyonu kuruldu. Bu salgının Türkiye’ye gireceği tahmin ediliyordu. Türkiye’ye girdiği andan itibaren Çanakkale’ye de girileceği tahmin ediliyordu. Bir taraftan sağlık hizmetleri yürütülürken aynı zamanda eğitim öğretim hizmetinin nasıl olması gerektiği koordinasyonu yapıldı. Uzaktan eğitim prosedürleri belirlendi. Biz bir taraftan da hastane işleyişi ile uğraştık. Bunların hepsini yapan üniversitedir. Ben kendimizi övmek için demiyorum dürüst olmak gerekirse, bunların hiçbirisini akademik bir altyapısı olmayan birimler yapamaz. Çanakkale’de 23 Mart’tan itibaren pandemi hastanesi olması ile birlikte üniversite hastanesi başhekimliği koordinatörlüğünde Covid 19 hastalarına yönelik bilim komisyonu kurduk. Kurulan bilim komisyonu ile acil servisten itibaren hangi hasta nereden alınacak, nerede takip edilecek, hangi asansöre binip hangi servise gidecek, kim takip edecek diye konuşuldu. Sağlık Bakanlığı rehberi çıkmadan biz üç gruba ayırdık; grup 1 enfeksiyon hastalıklarının takip edeceği, grup 2 göğüs hastalıklarının takip edeceği, grup 3 anestezinin takip edeceği. Biz bunu akademik organizasyon ve bilincimiz olmasaydı rehberin çıkmasını beklerdik. Beklemeden hastalarımızı takip etmeye başladık. Bilim komisyonunun da bizim gibi düşündüğü ortaya çıktı. Aynı şekilde çıktı beş aşağı beş yukarı” şeklinde belirtti.

“AİLE HEKİMLERİMİZ, BİZİM ELİMİZ KOLUMUZ”

“Aile hekimlerimiz sahada çalışan, bizim elimiz kolumuz açıkçası. Hasta yönlendirme ve erken tanı koyma bu süreçte çok önemli. Olası olgu tanımı aslında aile hekimlerinin üzerinde işledi” diyen Şener, “Olası vaka tanımına uyan hastaları hemen üniversite hastanesine yönlendirdiler ve gelen hasta hemen örnekleri alınarak gerekirse evde izolasyon gerekse hastanede takibi yapıldı. Evde izolasyon yapılan hasta grubunda ise yine aile hekimlerimizin ekstra eforu oldu. Bunu sahada hissettik. Hangi hasta grubunun hastaneye gitmesi lazım, hangisinin gitmemesi lazım gibi iletişim konusunda aktarılması açığını sahada aile hekimleri giderdiler” dedi.

“YÜZDE 50’Sİ 65 YAŞIN ÜZERİNDEYDİ”

Çanakkale’deki hasta grupları hakkında ortalama bilgiler paylaşan Dr. Şener, “Çanakkale’nin nüfus ortalamasında her beş kişiden biri 65 yaş üstünde. Bu da bununla uyumluydu. Hatta yarı yarıya diyebilirim. Yüzde 50’si 65 yaşın üzerindeydi” bilgisini verdi.

“TÜRKİYE’DEKİ PİK ORANINI ÇOK DAHA ERKEN YAKALADIK”

Koronavirüs sürecinin şu anda normalleşme dönemi ile ilgili düşüncelerini paylaşan Alper Şener, şunları söyledi: “Çanakkale başından beri rakamsal olarak baktığımızda Türkiye ortalamasının altında. Bu bizim için önemli bir şey. Bu sadece sağlık sisteminin iyi olduğunu göstermiyor aynı zamanda vatandaşların da çok önemli bir kısmının da kültürel düzeyinin farklı olmasından kaynaklanıyor. Uyarılara mümkün oldukça uydular. Uymayan kesim için pek bir şey söyleyemeyeceğim çünkü süreç uzadıkça insanlar sıkılıyor, normalleşme takvimi ile ilgili konuşulanlara bakıldığında bu sürecin sekteye uğrayacağı gibi insanların kafasında bir sürü soru işareti var. Normalleşmenin ne demek olduğunu anlayamadık açıkçası. Normalleşme takvimi ile ilgili tartışmalar devam ediyor çünkü bizim için her şey yeni. Salgın yeni olduğu için kısıtlamalar ve kısıtlamalardan dönüş de yeni. Biz Çanakkale üzerinde Türkiye’deki pik oranını çok daha erken yakaladık. Bu da vatandaşlarımızın duyarlı olduğunu gösteriyor. Yine de gevşememek lazım. Her şeyin yenisine adapte olmak zordur. Ama Çanakkale çabuk adapte oldu. Bence normalleşmeye de adapte olacaktır. Normalleşmenin satır aralarını unutmamak lazım; eğer normalleşme sürecinde sekteye uğrayacak olursa tekrar eskiye döneriz. Bu bizim en istenmeyecek senaryo. O yüzden normalleşme sürecinde önlemlere uymamız gerekiyor.”

“YAZ SEZONUNUN DAHA RAHAT GEÇECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”

Alper Şener, havaların ısınması sonrasında virüsün nasıl etkileneceği yönünde açıklamada bulunarak, “Bu konuda iki ayrı görüş var. Bir tanesi havaların ısınması ile hiçbir alakası yok bunun. Birazcık ekliyor ama bulaştırıcılığını etkilemiyor. Ama bu bakış açısı bence yanlış çünkü ben tam tersini düşünenlerdenim. Havanın ısınması ve ultraviyolenin artması ile birlikte iki önemli şey meydana geliyor; birincisi virüsün bulaşıcılığı azalıyor. Bu virüsün kendi kendine mutasyon geçirerek bulaşıcılığının azalması olarak algılamamak lazım, virüsün yaygınlığı azalıyor. Bu da direkt olarak da ısınma ile ilgili. İkinci olarak ise ultraviyole ışınları daha dik geliyor, emilimi, dağılımı değişiyor ve hastalık semptomları daha hafif geçiyor, daha ağır vakalar görmüyoruz. Son iki haftadır bize başvuran hastalarda ciddi klinik tablo sayısı çok azaldı. Çanakkale’de yaz sezonunun ben rahat geçeceğini düşünüyorum. Çanakkale’nin yazı 15 Haziran’dan sonra başlıyor ve bence bu tarihten sonra covid 19 vakaların tek tük geleceğini, yaz boyu az olacağını tahmin ediyorum. Tamamen sıfırlanmayacak ama tekrar Kasım ayında bu olgularla karşılaşacağımızı düşünüyorum. Kendimizi kış sezonuna hazırlamamız gerekiyor, yaz sezonunun daha rahat geçeceğini düşünüyorum” diye anlattı.