Çanakkale Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Doktorundan Önemli Açıklamalar!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yalçın Çırak, dünyada önde gelen ölüm nedenlerinden biri olduğu bilinen kanser hastalığına ilişkin önemli açıklamalar yaptı.


Çanakkale Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Doktorundan Önemli Açıklamalar!

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yalçın Çırak, dünyada önde gelen ölüm nedenlerinden biri olduğu bilinen kanser hastalığına ilişkin önemli açıklamalar yaptı.

 

Kanserin, anormal hücrelerin hızla bölünmesi ve diğer doku ve organlara yayılması sonucu ortaya çıkan çok sayıda hastalık için kullanılan ortak bir terim olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yalçın Çırak, “Şu anda en büyük sorunumuz ilaca ulaşmakla ilgili. Dünyada kullanılan birçok ilacı bizde kullanıyoruz ama geç kullanmaya başlıyoruz. İlaçlar Amerika’da onay aldıktan sonra bizim ülkemizde kullanılmaya başlanması iki ila üç yıl olabiliyor. Bu konuda biraz daha geriden gidiyoruz. Bunun en büyük sebebi ise maliyetle alakalı. Mesela immüno terapi ilaçların bir kısmını yeni kullanmaya başladık. Bu ilaçları böbrek kanseri tedavisinde kullanıyoruz ama akciğer kanseri tedavisinde dünya bu ilaçları kullandığı halde biz kullanamıyoruz çünkü ülkemizde bu ilaçların ruhsatları alınmadı. Tarama programlarında kanseri erken saptamak önemli. Kanseri önlemek erken yakalamaktan geçiyor” dedi.

 

“SEKİZ ERKEKTEN BİRİNDE PROSTAT KANSERİ GÖRÜLÜYOR”

En sık görülen kanser türleri arasında kadınlarda meme kanseri erkeklerde ise akciğer ve prostat kanserlerinin yer aldığını kaydeden Doç. Dr. Yalçın Çırak, “Kadınlarda meme kanseri bir halk sağlığı sorunu haline gelmiş durumda. Nerdeyse şeker hastalığına yakın oranlarda meme kanseri görülüyor. Erkeklerde en sık görülen kanser türleri arasında akciğer kanseri ilk sırada yer alıyor. Prostat kanseri ise belli bir yaştan sonra çok sık görülebiliyor. Sekiz erkekten birinde prostat kanseri görülüyor. Bunlar çok ciddi rakamlar. Mide ve kolon kanserinde endoskopi ile tanı konuluyor ve takibinde de kılavuzlara göre ameliyat olan hasta, birinci yılda ve sonrasında 3’er yıl aralar ile bu kontrolleri tekrarlamak gerekiyor. Aynı durum mide kanseri içinde geçerli. Akciğer kanserinde ise bu saydıklarımızın haricinde bronkoskopi önemli bir yer teşkil ediyor” ifadelerini kullandı.

 

“KANSER TEDAVİSİNDE ERKEN TANININ ÖNEMİ BÜYÜK”

Doç. Dr. Yalçın Çırak şöyle devam etti ; “Evre 4 yani son evrede olan kanserlerde uygulanan kür tedavisinin şansı maalesef halen yok. Bu kanserleri tamamen yok etme şansımız birkaç kanser türü ile sınırlı. Lenfoma, lösemi ve testis kanserleri gibi birkaç kanser türü ile sınırlı. Dolayısı ile bu durumda erken tanı büyük bir önem kazanıyor. Erken tanıdan kast ettiğimiz evre 1 ve evre 2’de kanserli hücreyi yakalamak. Maalesef bu konuda bizim polikliniğimize gelen hastalarımız büyük bir çoğunluğu evre 3 veya 4 olan hastalar. Bu konuda eğitim çok önemli. İnsanları düzenli olarak belli tarama programlarına yönlendirmek gerekiyor. Sağlık Bakanlığımızın yürüttüğü sağlık tarama programları var. İnsanları bilinçlendirebilirsek kendi gayretleri ile tetkiklerini ve kontrollerini yaptırabilirler. Kanser bir bulgu oluşturuyor ise teşhis konulduğunda geç kalınmış oluyor maalesef. Kişinin hiçbir şikâyeti yokken kanser taramalarını yaptırması gerekiyor. Ülkemizde en sık görülen kanser türleri içinde yer alan meme kanseri için taramalara 40 yaşında başlanıp devamında 2 yılda bir mamografi ile takibinin yapılması gerekiyor. Kadınlarda görülen serviks kanserine bir virüsünün (HPV) bu hastalığa yol açtığı artık biliniyor. Yapılan testlerde hastalığa yakalananların %99’unda bu virüs saptanmış durumda. 30 yaşından sonra her 5 yılda bir HPV virüs taraması yapılması gerekiyor. Kolon kanserinde ise 50 yaşından sonra 2 yılda bir dışkıda gizli kan bulgularına ve 10 yılda bir kolonoskopi öneriliyor. Bütün dünyada uygulanan standart taramalar bu şekilde yapılıyor. Akciğer kanserinde ve prostat kanserinde düzenli bir tarama uygulanamıyor. Çünkü bu kanser türlerinin taramalarında kişiler düşük doz da olsa radyasyona maruz kalıyorlar bu da kansere sebebiyet verebilme ihtimalini arttırabiliyor. Bu kişilerin taramalarında özel bir çekim yöntemi olan düşük doz tomografi ile yılda bir kez risk gruplarını yani 30 yıl ve üzeri sigara içen kişiler ve sigarayı bıraktıktan itibaren üzerinden 15 yıl geçmemiş olanları aramak tüm dünyada tavsiye edilen ve uygulanan bir yöntemdir. Riskli gruplara bizde bu tarama programlarını uyguluyoruz. Kanserle mücadele alanında tarama programlarını verimli bir şekilde yapabilmek için bu alana gerekli yatırımların yapılması gerekmektedir.”

 

“KEMOTERAPİ, İMMÜNOTERAPİ VE AKILLI HEDEFE YÖNELİK TEDAVİLER UYGULUYORUZ”

Medikal Onkoloji Bölümünde, kanser tanısı alan hastaların tedavi ve izlem planları; ilgili cerrahi birim, radyoloji, patoloji, nükleer tıp, dahili birimler ve radyasyon onkolojisi bölümlerinin iş birliğiyle multidisipliner bir yaklaşım çerçevesinde belirlenen tedavi programlarını uyguladıklarını belirten Çırak, “Uyguladığımız üç ana tedavi yöntemi arasında kemoterapi, immünoterapi ve akıllı hedefe yönelik tedaviler yer almaktadır. Kemoterapi yan etkileri yüksek olan bir tedavi türüdür. Verilen ilaçlar kanserli hücrenin yanında normal hücreleri de öldürüyor. 2006 yıllından sonra gelişmeye başlayan akıllı ilaçlar sayesinde sadece tümör hücresini bulup öldüren, normal dokuya daha az zarara veren ilaçlar kullanılıyor. Mesela böbrek kanseri vakasında bu ilaçlar bulunmadan hastaya bir tedavi uygulanamıyordu ama bu akıllı ilaçlar sayesinde hastalığın ilerlemesini geciktirebiliyoruz. İmmünoterapi tedavisini ise hastanın bağışıklık sistemini güçlendirip kanser hücresini yabancı bir antijen gibi görüp ona saldıran ilaçlar olarak özetleyebiliriz. Dünya bu tedavi yöntemine doğru gidiyor ve bu tedavi üzerinde yoğunlaşmış durumda. Onkoloji biraz daha farklı bir branş. Hastaların ve hasta yakınlarının psikolojik olarak yıprandığı, bu tedavileri yürüten hekimlerin yoğun çalıştığı bir alan. Kendi kişisel görüşüm, Sağlık ve Hükümet politikası olarak bu alanın daha fazla desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum” açıklamasında bulundu.